2 Ocak 2008 Çarşamba

Klimt, Gustav

1862-1918 yılları arasında yaşamış, art nouveau üslûbuna yakınlaşan resimleriyle tanınan avusturyalı ünlü ressam. Film de aynı Klimt gibi çarpıcı desenler, parlak renkler, sevgililer, hem zengin hem de çökmüş düş dünyasını birebir yansıtıyor. Viyana Üniversitesi için yaptığı resimler, pornogrofik oluşu ile ilgili aldığı eleştirilere duyduğu vurdumduymamazlık. Hayat görüşü filmde oldukça iyi bir şekilde yansıtılmış. Bazı sahnelerde etrafta dolaşan çıplak kadınlar abartılı gelse de, film bir insanın kaç yüzü olduğu konusunda durup düşünmemizi sağlıyor. Gustav ve kadınlar... Tutucu anne ve ablası, çocuklarının anneleri ve Klimt’in onlar karşısındaki gülüp geçen rahat tutumu. İnsanı biraz daha vurdumduymazlığa, huzura ve yaratıcılığa çağırıyor. Veronica Ferres´in oyunculuğu ve Nikolai Kinski´nin Egon Schiele´yi canlandırması filmi görmek için geçerli sebeplerden. Saffron Burrows’un DIE TÄNZERIN rolündeki büyüleyici güzelliği ise dillere destan olabilecek nitelikte. Fakat filmin küçük bir handikapı Klimt’i tanımayan bir seyircinin onu yalnızca, pornografik, kadın delisi,sapkın bir kişilik olarak tanınmasına neden olabilir. Filmin bir çok sahnesinde ortaya çıkan çıplak genç kızlar bazılarına antipatik gelebilir. Aslında Klimt’in resimlerindeki kadınlar çıplaklıktan çok daha fazla şeyi temsil ederler. Klimt erotizmi cesur, bir o kadar kırılgan ve ustaca yorumlar. Resmettiği figürlerde, kadınların hepsine kendinizce bir geçmiş yazabilirsiniz. Klimt'in kadınları çoğu kez çıplaktır ve çıplak, gerçektir. Resimlerdeki bu çıplak kadınlar, doğurganlıklarıyla sonsuzluğu da temsil ederler. İnsanda, yaratıclık, çoşku, aşk gibi duyguları uyandıran film. Klimt’in sanatsal hırsını isteğini tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.

Hiç yorum yok: